Ermenistan’ı zor da olsa genel itibariyle bireysel yeteneklerle 2-1 yenip 3 puanla başlamak, Hırvatistan’ın ise Galler ile berabere kalması umutlanmamızı sağlamıştı ama hesap değişti.

Bizim, evimizde Hırvatistan’a 2-0 yenilip Galler’in Letonya’yı yenmesiyle puan grubu aleyhimize döndü.

Zor bir maç olacağını biliyorduk. Hırvatistan defalarca Avrupa Şampiyonası’na gitmiş, Dünya Kupası’nda şahane maçlar izletip ikincilik, üçüncülük almış bir takım.

Bize dönersek…Bursa’da oynanan Türkiye Hırvatistan maçı için çok heyecanlıydık. 16. maçına çıkan Stefan Kuntz kalede rotasyona gitti ve Uğurcan’dan sonra eldivenleri Beşiktaş’ta formda olan Mert Günok’a verdi. Ermenistan maçında sol önde oynayan Cenk’in yerine olması gerektiği gibi solda Kerem’i kullandı.

İlk 10 dakika fırtına gibi başladık. İlk yarı bariz bir baskıyla oynadık hatta ön alanda yaptığımız yoğun pres Hırvatistan’ı zorladı zaman zaman. Hırvatistan baskıda savunmayı kalabalıklaştırdı. Türkiye, preslerinde rakibi bunalttı ama fırsatı bir türlü bulamadık. İyi mücadele ettik ama bitiricilik yoktu.

Golü hak edip atamadık.

Kahin olmaya gerek yok. Atamayana atarlar!

Livakovic, çelik gibi kaleci. Dünya Kupası’nda penaltılarda da rakiplerini zora sokmuşu. Türkiye’nin bulduğu fırsatlarda geçit vermedi, ataklarını savuşturdu. Dribbling halindeki oyuncuya karşı erken davranıp olabilecek gole izin vermedi. Son dakika Cenk Tosun’un şutunda da Livakovic’i geçemedik.

İlk yarıda şu tabloya bakarsak: (Türkiye Hırvatistan)

Toplam şut: 7-4

İsabetli şut: 3-3

Aslında daha çok şut şansı bulduk, ceza sahasına daha fazla girdik, istekiydik ama onlar fırsatı bulduğunda affetmedi.

İkinci yarıda ise Hırvatistan’ın oyununa karşılık veremedik daha durağandı. Hırvatistan fazla efor sarf etmeden kazandı.

Salih ve Orkun’un pasları iyiydi. Kerem birkaç pozisyon bulabildi. Bütün stadın merakla beklediği Milli Takımımızın parlayan yıldızı Arda’nın pasları iyiydi. Çağlar, Zeki, Merih... ve Cengiz’e ne oldu?

Sakatlanan Hakan’ın yerine İsmail Yüksek tercihi ise sorgulanacak cinstendi.

Hırvatistan’da ise Gvardiol, Kovacic, Pasalic ve Perisic’in performansları iyiydi.

detail-photo-fancybox-0

Ve tabi ki Real Madrid efsanesi Luka Modric. Taraftar bile oyundan çıkarken alkışladı. Böyle birini Bursa’da izlemek büyük keyifti.

Hırvatistan; sıkı, organize ve istikrarlı bir takım. Sürekli oynayan, turnuvalardan eksik kalmayan bir takım. Orta sahası sağlam. Peki biz ne yapacağız? Liderlik arzusuyla yola çıktığımız bu yolda ikinciliğe razı mı olacağız yoksa bir turnuva defterini daha mı kapatacağız?

Bu kadar genç bir kadroyla neden olmuyor? Kadro mu zayıf, diziliş mi yanlış, yanlış mevkiler yanlış isimlere mi emanet ediliyor?

Yazının son bölümünü de Hırvatistan’ın Teknik Direktörü Zlatko Dalic’in; "Eskisi gibi genç Hırvat göremiyoruz. Yeni gençler gelecek mi?” sorusuna verdiği şu cevapla bitirelim:

"Biz, 3.5 milyonluk ülkeyiz, siz ise 80 milyonluk bir ülkesiniz. Bizim için oyuncu çıkarmak daha zor. Bursa, 3 milyonluk bir şehir. Biz ise 3.5 milyonluk bir ülkeyiz. Biz Dünya Kupası'nda 3. olduk. Şimdi bunun nasıl olduğunu kendinize sorun."

Evet geç kaldık ama artık bu soruyu artık kendimize soralım…