Osmanlı’nın son dönemlerinden bugüne ayakta kalma mücadelesi veriyoruz. Tam felaha erdik derken eyvah diyoruz. İngiltere’nin hüküm sürdüğü coğrafyada, Müslüman nüfus Osmanlı hâkimiyeti altındaki Müslüman sayısından daha fazla idi.  Halife ve Hilafet merkezi İstanbul’da olunca; Müslümanlar Hindistan’da yaşasa bile İstanbul’a halifeye bağlıydılar. Bu durum İngiltere’nin istemediği tehlikeli bir ortaklıktı.

Birinci dünya savaşında İngilizler savaşın ilk senelerinde hiç ummadıkları biçimde Halife'nin ordusu tarafından tökezletilmişlerdi. Çanakkale'de ve Kutü'l Âmare'de mağlup olmuşlar, Osmanlı ordularının Süveyş Kanalı'na üst üste taarruz etmesinden dolayı savaşın son yıllarına dek siperlerden başlarını çıkaramamışlardı.

Cihad-ı Ekber (büyük cihat/ savaş) çağrısını duyan ve sömürge idaresi altındaki Müslümanlar silaha sarıldılar. Halife'nin Cihad-ı Ekber fetvasına İslam âleminde Türklerden sonra, hemen karşılık verenler Hint Müslümanları oldu. (Bugün Pakistan, Bangladeş ve Hindistan) diye taksim edilen bölge. İngiliz’lere karşı. Irak cephesinde Hint askerler Türklerle savaşmayı reddetti. Kimi Türk ordusuna firar ettiler. Belücistan lideri Han Mahmut silahlanıp İngilizlere saldırmıştır. Halifenin emriyle ayaklanan aşiretler in asker sayısı 20 bini geçmiş, İngilizler Hindistan’da meşgul edilmiştir..

Hilafetin kendileri için çok büyük bir engel olduğunu gören İngilizler, Osmanlı’nın yıkılması için bir asrı aşkın bir süre derin hesaplar yapıyordu. Birinci dünya savaşı onlar için son bir adımdı. Merhum Turgut Özal’ın 25 yıl saklanan Yalçın Özer röportajında anlattığı gibi İçeriden satın aldıkları Cemal Paşa gibi adamları vardı. Ajanları vasıtasıyla Şerif Hüseyin gibileri ihanet ettirdiler. En önemlisi ise Osmanlı’nın tarihten silinmesinin faili İttihat ve Terakki güruhu ile yıkım işi başarıldı.

Bugün ki; CHP zihni bir DNA testi yaptırsa; İttihat ve Terakki fırkası ile Yüzde 99.9 uyumlu çıkar. Onlar yanlış politikalarla devleti batırdılar, Yeni CHP ise, Seçim kazanmak uğruna Terör yuvası bölücü Kandil ve uzantıları ile ittifak halindeler.

Güneyimizde ABD öncülüğünde batı bloğu bir garnizon devlet kurmak peşindedir. Aslında kurulması istenen bu devlet İsrail’in “vaat edilmiş topraklar” inancına ulaşması için bir hafriyattan ibarettir. Bu bölge İbranice’de “Eretz Israel” (İsrail diyarı), Ahdi Atîk’te “Kenan diyarı” İkinci Mâbed döneminden itibaren ise  “arz-ı mevud” diye adlandırılmıştır.

Yahudiler arz-ı mev’uddan uzaklaştırıldıktan sonra daima oranın hayaliyle yaşamışlar, Zaman zaman sahte mesîhler çıkıp oraya kavuşma idealini körüklemişlerdir. Bunların bazıları “arz-ı mev’ûd”u önce Filistin, sonra da bütün yeryüzü şeklinde yorumlamıştır. Siyonizmin ortaya çıkış sebebi de arz-ı mev‘ûd idealinin gerçekleşmesi arzusudur.

Bu vaad Hz. İbrâhim’e yapıldığına göre, madem bu vaad bir hak doğuruyor, İshak soyundan gelen Yahudiler kadar İsmail neslinden gelenlerin de o topraklarda hakkı olmalıdır. Diğer taraftan vaadin gerçekleşmesi birtakım şartların yerine getirilmesine bağlanmıştır. Bunların başında Allah’a itaat gelir. İsrâiloğulları Allah’ın emrine boyun eğmemiş yapılan ahitleri yerine getirmemiş, hatta Allah’ın elçilerini öldürüp fesat çıkarmışlardır (Hz Zekeriya Hz Yahya)  Ayrıca Kur’an’da “arz”a belli ırklara mensup olanların değil “sâlih kullar”ın vâris kılınacağı bildirilir.

Türkiye için bu topraklarda bir kapışma olacağı kaçınılmaz görünüyor. Kurulması

İstenen naylon devletler bu amaca matutfur. Ne yazık ki bugün ki CHP Türkiye’yi bölmeye çalışan batı kuklası Kandilin uzantıları ile iç içedir. Osmanlı yıkıldıktan sonra Abdülhamit aleyhtarları (Filozoflar, şairler, İslam âlimleri) pişmanlıklarını dile getirmiş hatalarını fark edip itiraf etmişler, kimileri helallik istemiştir. Bugün “Recep Tayyip Erdoğan’a bir ders verelim” deyip sandığa gitmeyenler, kasıtlı geçersiz oy kullananlar vb. “Unutmayın son pişmanlık fayda etmiyor”

Dünyada birinci cihan harbinde ipler İngiltere’nin elindeydi. Savaş sonrası Lozan barış anlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmıştır. İngilizler bizim Hilafeti

Kaldırdığımız 3 Mart 1924 tarihine kadar beklemiş. Kendi parlamentolarında

16 Temmuz 1924 tarihinde Lozan’ı onaylamıştır.

İkinci cihan harbinden sonra ipler ABD’nin eline geçmiştir. İngiltere daha sinsi, ABD ise daha patavatsızdır. Sonuçta ikisi de bizi sevmez. Kendi yörüngelerinde bir Türkiye isterler. Türkiye’ye “solarsa sulayın, uzarsa budayın” gözüyle bakarlar.

Uzun zamandır ABD öncülüğündeki Batı bloğu Türkiye’ye savaş açmıştır diyorum. Bunun nedeni de: Türkiye’nin eski Türkiye olmayışıdır. Batı bloğu kendisine peyk bir Türkiye ister. Hakkını arayan, bölgesel bir güç halindeki Türkiye, onlar için savaş nedenidir. İktidarda hangi parti, hangi lider olursa olsun fark etmezMenderes ABD ve Avrupa’nın vermediği krediyi Sovyetlerden kotarmaya kalktı; Moskova’ya gidecekti, eksen değişti dediler darbe yaptırıp astırdılar.

DemirelNe zaman Ruslarla iş yaptıysam iktidardan uzaklaştırdılar” dedi.

Ecevit 1980 öncesi ABD casus uçaklarına izin vermedi, TÜSİAD ilanlarıyla iktidardan düşürüldü. 57.Hükümet döneminde ABD’nin Irak işgaline karşı çıktığı için 2001 ekonomik krizi patlatıldı. Gecelik faizler yüzde 7 bine fırlatıldı, 24 banka battı, döviz kurları katlandı, ekonomi yerle bir oldu, Türkiye yüzde 9,5 küçüldü. Kemal Derviş geldi ve 15 günde 15 yasa çıkartarak IMF’ye teslim bayrağı çektik. Sonuçta Türkiye fakirleşti. Bir şey daha: Irak işgaline karşı çıkan Ecevit’in sağlığı gündem edildi (hatta sağlığı ile oynandı) Partisi de en yakınında bulunanlarca dağıtıldı.

Kimler mi? (Evlat gibi Gördüğü Hüsamettin Özkan, her dönem değer verdiği İsmail Cem ve ABD den getirdiği Kemal Derviş). Bu kişi ABD’ye gidip 12 gün boyunca Ecevit’in telefonlarına çıkmadı. Derviş’in partisini bölmede itici güç olduğunu gören Ecevit İhanete uğradığını anlamıştı. (Ecevit’in anıları Mehmet Çetingüleç)

ABD NATO çizgisinde uğradığımız hainliklere değinirsek; Uğur Mumcu PKK ile ilili gizli belgelere ulaştığını telefonda CB Turgut Özal'a söyler, Özal; Eşref Bitlis paşa ile konuşup köşke gelmelerini söylemiş. Turgut Özal bu bilgiyi Adnan Kahveci ile de paylaşmış. Bu bilgiye sahip olan dört kişiden

Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde arabasına konan bomba ile suikast sonucu, Mumcu'dan 12 gün sonra Adnan Kahveci 5 Şubat 1993 tarihinde trafik kazasında, Kahveci 'den 12 gün sonra  Eşref Bitlis 17 Şubat 1993 tarihinde uçak kazasında.     Bitlis Paşa'dan iki ay sonra  Turgut Özal 17 Nisan 1993 tarihinde spor yaparken kalp krizi sonucu öldüler.  Bir devlet görevlisi Uğur Mumcu olayı ile ilgili "bu tuğlayı çekersek duvar üzerimize yıkılır" demişti.

 Necmettin Erbakan 28 Şubat darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldı, Refah Partisi kapatıldı siyaseten de yasaklandı. Bunlar tamamen bize yapılan oyunları bilmemiz ve kontrolleri dışına çıkma hamlelerimiz sonucu olmuştur.

Tarih 27 Nisan 1957 Türkmenlere yapılan baskılar üzerine Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahale hazırlıkları vardı. Amerika, Türk ordusunun Suriye’ye girmesini istemiyordu. Menderes Bakanlar Kurulu toplantısına devam ederken salonun kapısı açılır, içeri ABD elçisi Fletcher Warren ayısı girer. Başbakan Menderes büyükelçiyi yandaki odaya alıp görüşmeye başlarlar. Büyükelçi, Menderes’e “Askerlerinizi sınırın ötesinde görmek istemiyoruz, bu bir rica değil” demiştir.                                                                                     

İkinci olay zamanın CHP gençlik kolları başkanı Süleyman Genç anlatıyor. Türkiye’de madenlerin millileştirilmesi ile ilgili bir dosya yapıp İsmet Paşaya çıkar. İnönü dosyayı karıştırır tetkik eder ve “Otur bakalım deli çocuk” der. “Kıbrıs’a çıkartma konulu çok gizli bir bakanlar kurulu toplantısı yaptık. Toplantı biter bitmez odama geçerken ABD elçisi telefonda bana “sakın ha” dedi. “Bak deli çocuk biz daha bakanlar kurulunu millileştiremedik ki madenleri millileştirelim” Düşünün o dönem cep tel yok mesaj yok hangi ara ABD elçisine haber verdiler.

Bu gün ise Türkiye, ABD ve Rusya’nın parsellediği Suriye’de Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı adlı üç askeri harekât yaptı. Yerli Milli sözü ucuz bir söz değildir.

Çünkü: Biden Türkiye’de kimleri destekliyorsa; bunlar milli olamaz, bu toraklarda doğsalar bile; yerlilik taslayamazlar, canavar otu gibi zarar verirler. ABD tarafından beslenen medya kuruluşları, gazeteciler, siyasiler, sanatçılar, bürokrat vb kim olursa olsun birer Truva atıdır ve “Batı zararlısı” olarak kendileriyle mücadele edilmelidir.